ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Bugün yaşadığımız dünyada bir çok ülke vardır. Farklı miktarlarda toprağı, üzerinde yaşayan, o ülkeye, devlete inanmış insanları... Hepsinin bir adı vardır, uzun, kısa... Hepsinin bir tarihi vardır, iyi kötü... Ama, hiçbirinin adı şanlı olamaz, Türk'ün adı kadar. Hiçbirinin, tarihi, uğruna yapılan savaşları, şehitleri, önderleri, tarih sayfalarına yazılmamıştır. Türk'ünkiler gibi altın harflerle.
Bir kez daha gösterdik dünyaya gücümüzü, korkusuzluğumuzu, sevgimizi, inancımızı... Verdiğimiz eşsiz Kurtuluş Mücadelesiyle, bir koca sayfa daha yazdık, şanlı tarihimize. İşte, bu sayfanın en önemli satırlarında yazar "Çanakkale Savaşları." Bu savaşlar, tarihin en kanlı ve en büyük savaşlarından olmuştur.
Kurtuluş Savaşında, Osmanlı Devletinin savaştığı on cepheden biri de; Çanakkale cephesiydi. İtilaf devletlerinin amacı; İstanbul'u ele geçirip, Rusya'ya yardım göndermek, Osmanlı topraklarını alarak, yeni sömürgeler elde etmekti. İtilaf devletlerinin boğazı geçmesiyle Çanakkale Savaşları başlıyordu. İlk Seddülbahir ve Kumkale tabyaları topa tutuldu. Düşman emindi. Kim dünyanın en üstün teknolojisine karşı koyabilirdi ki... Bu güvenin korkunç bir kabusa dönüşmesi geç olmadı. Düşman, kesin bir başarıya ulaşamıyor, üstün bir direnişle karşılaşıyordu. Bunun üzerine, karadan çıkarma yapmaya karar verildi. Fakat, bırakılan isaret şamandraları, Kabatepe'den alınıp çok sarp ve dik bir yer olan Arıburnuna taşındı. Böylece sabah Kabatepe yerine Arıburnuna çıkan düşman bozguna uğratıldı. Başında, büyük kumandan Mustafa Kemal'in bulunduğu Türk ordusu her gün yeni bir başarı elde ediyordu. Bir karış toprak verilmeyecek, Çanakkale asla geçilemeyecekti. Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, hepsi birer aslan olan Türk evlatları savaşıyordu bu topraklar için. Kanlı yaşlar döküyordu arkalarından anaları, bacıları, eşleri, çocukları, gencecik yavukluları. Hepsi yüreğine gömmüştü acısını. "Gidin" diyorlardı. "Ölün bu topraklar için, ama döndüğünüzde zafer şarkılarıyla gelin, acı haberle değil."
Kan ve barut kokuyordu cephede her yer. Savaş yapılmadığı vakit, ölümün sessizliği duyuluyordu top sesleri yerine. Ya, dualar okuyorlardı şehit arkadaşlarına, ya da bir köşede memleketlerini düşünüyorlarda, özlemle, sevenlerini... Sesi güzel bir er türkü çığırıyordu, yanık yanık. Ama hepsi tek yürekti, kalpleri tek bir şey için çarpıyordu; "vatanım" diye. Artık zafer zamanıydı, 18 Mart 1915, Çanakkale Deniz Zaferlerinin kazanıldığı gündü. Bir gece evvel Nusrat Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlara çarparak ağır kayıplar veren düşman, boğazın geçilemeyeceğini anladı. Zırhlar, tek tek, sessizce sulara gömüldü. Önce İnflexible, sonra Agamemnon, Lord Nelson ve dev Queen Elizabeth... Mustafa Kemal önderliğinde yapılan kara savaşları da zaferle sonuçlandı. Çanakkale Zaferleri, Mustafa Kemal'in; "Ben size taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum!", sözleriyle bütünleşen Türk askerlerinin eseridir. Kazanılan bu topraklarda, Türk evlatları yatıyor şimdi... İsmi, Mehmet, Hasan, Ali, George, Alex, Hanry...Gözü yaşlı sevenler bırakmışlardı, kilometrelerce uzaklarda.
Atatürk'ün, ölen düşman askerleri için, "Onlar bu topralarda savaştıktan sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." sözü, belki de sevenlerine en güçlü teselliydi. Yüreği yaralı, ama başı dikti Türk anasının. Sorulduğunda, "Çanakkle de şehit verdim yiğidimi" diyorlardı mertçe gururla...
Çanakkale savaşlarının Türkler tarafından kazanılması tüm dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu savaş, teknolojinin, inanç karşısında yenik düştüğü savaştı... Türk milleti topraklarının bir karışını bile vermeyeceğini, asla esareti kabul etmeyeceğini, milli birlik beraberlik ve vatan sevgisinin, nasıl büyük güçleri ezdiğini dünyaya gösterdi. Kanla, şanla ve şerefle Türk ve dünya tarihine yeni bir gurur sayfası yazıldı.

"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" diyordu.

0 yorum:

Yorum Gönder